İznik Çinisi

İznik çinisinin köklü tarihini, geçirdiği evreleri ve bugün nasıl yeniden hayat bulduğunu bu yazıda keşfedin. Sanatla yoğrulmuş bir geleneğe göz atın.

İznik Çinisi

İznik çinisi, zamanın ve mekânın ötesine geçen, yaşayan bir sanat eseridir. Tarih boyunca pek çok farklı kültürün dokunuşlarıyla şekillenen bu sanat, bugün dünya genelinde beğeni ve takdir toplamaktadır. Kendine has dokusu, detaylardaki incelik ve renklerdeki canlılık ile İznik çinisi, hem estetik hem de kültürel bir mirasın izlerini taşır. Eşsiz bir el sanatı olan İznik çinisi, özgünlüğü ve sanatsal değeri ile adeta bir döneme damga vurmuştur.

Çini Sanatının Başlangıcı

Çinicilik, Asurlular zamanına dayanan, bilinen bir Doğu sanatıdır. Antik çağda, Mısır, Mezopotamya, İran ve Girit kültürlerinde mimari bezeme öğesi olarak çini kullanılmıştır. Türklerin çinicilikle tanışması ise Orta Asya'da gerçekleşmiştir. Kaşan (İran) ve Turfan (Türkistan) şehirlerinde yapılan kazılarda bulunan fırın kalıntıları ve çini parçaları, Türklerin bu sanata yabancı olmadığını göstermektedir. İlginçtir ki, Kaşan şehri nedeniyle, 18. yüzyıla kadar mimaride kullanılan çinilere 'Kaşi', çeşitli eşyalar (tabak, vazo, kase gibi) 'Evani' ismi verilmiştir. Ancak, Çin'den ithal edilen porselenlerin popülerliği arttıkça, Türklerin "Kaşi" ‘lerine, kalitesinin yüksekliğini vurgulamak amacıyla "Çini" adı verilmeye başlanmıştır.

Çini Sanatının Anadolu'ya Ulaşması

1071'deki Malazgirt Zaferi'nden sonra Anadolu, hem Selçuklular hem de çiniler için yeni bir vatan olmuştur. Bu topraklardaki çini sanatı, 13. Yüzyılda Selçuklu mimarisinin doruğa ulaştığı dönemde gelişmiştir. Selçuklu sanatkarları, çeşitli renkler ve geometrik desenlerle çinileri ve mozaikleri başarıyla kullanmışlar, özellikle hayvan tasvirlerinde oldukça başarılı olmuşlardır.

İznik Çinisi ve Osmanlılar

14. yüzyılda Anadolu Çini sanatı Osmanlılar ile birlikte yeni bir boyut kazanmıştır. 15- 17. yüzyıllar arasında İznik, önemli bir çini ve seramik üretim merkezi haline gelmiştir. Bu dönemde İznik çinisi, renk ve desen zenginliği ile birlikte İstanbul'daki saray duvarlarını süslemiştir. Ancak, 17. yüzyılın başlarında İznik çini sanatı ve tekniğinde duraklama görülmüştür. Desenler ve renkler bozulmaya başlamış, lale ve karanfil motiflerinde 16.yüzyılda görülen mercan kırmızısı rengi bu yüzyılda kaybolmuştur. Bu gerileme, Osmanlı Devleti’nin duraklaması ile alakalıdır.

Çağdaş Dönemde İznik Çinisi

İznik çiniciliği, 18. yüzyılda yaşanan duraklama döneminden sonra, 1716 yılında tamamen durmuştur. Ancak, 300 yıl sonra bu benzersiz sanat, 'Ameli Faik' imzası ile tanınan Faik Kırımlı, Uludağ Üniversitesi İznik Meslek Yüksek Okulu’nda eğitim veren Turgut Tuna ve Orta Anadolu’da Avanos’ta çömlekçi ustası olarak yetişmiş olan Rasih Kocaman gibi çağdaş ustaların elinde yeniden canlanmıştır. "Yüreği çinide gizlenmiş" olan Rasih Kocaman, İznik seramiklerini yerinde öğrenerek İznik’e yerleşmiş ve bu nadide sanata kendi dokunuşunu katmıştır. Bu usta isimler, İznik çiniciliğini yeniden ayağa kaldırmış ve bu sanata gönül vermişlerdir.

İznik Çinisi: Yeni Dönem ve Modern Çalışmalar

Bu canlanmayla birlikte İznik çinisi, hem yüksek kaliteli hediyelik eşya arayanlar hem de lüks ürün koleksiyoncuları için vazgeçilmez bir seçenek haline gelmiştir. İç dekorasyon ve tasarım meraklıları, İznik çinisinin eşsiz güzelliği ve tarihle yoğrulmuş özgün sanatsal özellikleri sayesinde ev ve ofislerini bu eşsiz eserlerle süslemektedir.

Bu anlamda, İznik Mavi Çini markamızın sunduğu ürünler, tüm bu değerleri bünyesinde barındırıyor. Sadece bir ev ya da ofis dekorasyon ürünü olmaktan öte, İznik çinisi, tarihin ve sanatın bir parçasını yaşam alanlarınıza taşıyor.

Yayınlanma: 03 Ağustos 2021